Bizans Döneminde İstanbul
Türkler Konstantinopolis'i 1453'te aldılar. Türk İmparatorluğu Roma'nın
müesseselerini çok önceden devralmış olmasına rağmen bu tarih, Türkler'in
Roma'nın varisi olmasıyla eş anlamlıdır.
Muhtelif dinlere mensup ve çeşitli dillerin konuşulduğu imparatorlukların kendine özgü yönetimi sadece klasik Roma İmparatorluğu'nda değil, bölgedeki Sasani(İran), İslam ve ömrü kısa süren Moğol imparatorluklarında da görmek mümkündür. Osmanlı İmparatorluğu'nda kurulan toprak idaresi ve başkentinin yönetimi, şaşılacak derecede klasik pagan Roma ve yanlış olarak da Bizans diye adlandırılan Hristiyan Roma ile benzerlikler gösterir.
Osmanlı İmparatorluğu, tarihteki üçüncü ve "Müslüman Roma"dır ve kendine özgü yapısı da, mesela tarikatlar halinde örgütlenen cemiyet hayatı ve etnik-dinî grupların kompartımanlar halinde örgütlendiği 'millet' teşkilatıdır. Denilebilir ki, Osmanlı imparatorluğu bu durumda tarihteki Ortadoğu-Akdeniz imparatorlukları içinde klasik Roma'ya en çok benzeyenidir ve orijinal, son derece renkli bir cemiyettir.
Bu kozmopolit yapı, imparatorluğun idareci zümresi için de geçerlidir. Osmanlı yönetici sınıfı, Roma'daki gibi bir 'patrici' sınıfı değildir. Yöneticiler, imparatorluğun en uzak köşelerinden, Kafkas ve Balkanlardan, çoğunluğu gayrimüslim çocuklar arasından çıkarılır. Bu sınıflar şehirli değil, köylüdür. İmparatorluğun yöneticilerinin Müslüman Anadolu Türkleri arasından çıkması ise 18. yüzyıla ait bir olgudur.
Üçüncü Roma'nın sınırları kendinden evvelki iki Roma'ya az çok benzer. Yeni üniversal imparatorluk kavramını ve ideolojisini besleyecek bir coğrafi ayrılık da söz konusudur. Teb'anın etnik kökeni ve kültürel muhitleri (Kulturkreiss) benzerlik gösterir.
Resmî dil Türkçe
Osmanlı imparatorluğu bir Balkan imparatorluğu olarak doğdu ve gelişti. Yani 16. asra kadar halkının çoğunluğu gayrimüslimdi. Ama bu yapıya rağmen ideolojisi İslam'dı ve İslam için savaşıyordu. Nitekim Balkanlar'ın Arnavutlar ve Boşnaklar gibi iki önemli grubu bu devlet sayesinde 15. yüzyılın ikinci yarısında İslam dinine geçtiler. Mesela İranlı şair Hafız'ı şerhetmek gibi önemli edebî ve fikri bir faaliyeti en yüksek derecede yerine getiren 16. asır yazarı Sudi, Bosnalıdır. Burada İslam'ın Osmanlı yorumu kadar Helenizmin ve Helen Ortodoksluğunun da Osmanlı Roma İmparatorluğu sayesinde bütün Balkanlar ve Ortadoğu halkı arasında üniversal sıkıntılarla yerleştiğini söylemek gerekir. Zira dinî kurumlar teb'anın etrafında toplandığı kuralları da meydana getirir. Osmanlı devlet idaresi herkesin dinî vecibesini yerine getirmesi ve hayatını yaşaması için asayiş kuvveti rolünü üstleniyordu. Eğer Patrik ve Hahambaşı birinin kendi şeriatına aykırı harekete geçtiğini ve suçlu olduğunu bildirirse idare hükmettikleri cezanın uygulanmasını sağlardı. 1660'da Yahudiler arasındaki Sabetay Sevi olayı buna bir örnektir.
Bu imparatorluk idaresinin ve ordusunun dili Türkçe'ydi. Devşirme yeniçerilere rağmen ordu, Türk dilini ve karakterini hassasiyetle muhafaza etti. Ama bürokratlar arasında Helen ve Ermeniler de vardı ve 19. yüzyılda sayıları daha da arttı. Osmanlı donanması, Hıristiyan subay ve neferleri evlerine gidebilsinler diye Noellerde ve Paskalya'da demir atıyordu. Helen unsurun Yahudi karşıtı eğilimine karşı, idare Yahudiler lehine çok tedbirliydi. Slav dillerinde, Rumca ve İbranice veya Yudeo-Espanyol ile dilekçe verilebilirdi. Ama Türk olmayan memurlar da dahil olmak üzere Osmanlı bürokrasisi Türkçeyi her zaman iyi bilir ve yazardı.
Türkler ülkelerini 'Rum ülkesi, iklim-i Rum', 'Romalı' gibi 'Rumi' diye adlandırırlar. Ortodoks kilisesine 'Roma Ortodoks' denirdi. Romalılık 'ökümenik', yani evrensel olmakla aynıydı, zira 'ökümenik' demek 'kâinata hükmeden' demekti. Fatih Sultan Mehmed'in unvanı da bu yüzden "Kayzer-i Rum" şeklindeydi ve hükümdar kiliseye bu unvanı vermiştir.
Üçüncü Roma, Müslüman bir imparatorluktur. Yani Osmanlı, Yeniçağ dünyasının yeni şartlarına Roma olarak intibak etmiş ve 19. yüzyıl sonundaki uluslararası çağda büyük darbeler yemiştir.
Dördüncü bir Roma ise olmayacaktır.
İlber Ortaylı, Osmanlı Barışı, İstanbul: Timaş Yayınları, 2007, s.49.
Muhtelif dinlere mensup ve çeşitli dillerin konuşulduğu imparatorlukların kendine özgü yönetimi sadece klasik Roma İmparatorluğu'nda değil, bölgedeki Sasani(İran), İslam ve ömrü kısa süren Moğol imparatorluklarında da görmek mümkündür. Osmanlı İmparatorluğu'nda kurulan toprak idaresi ve başkentinin yönetimi, şaşılacak derecede klasik pagan Roma ve yanlış olarak da Bizans diye adlandırılan Hristiyan Roma ile benzerlikler gösterir.
Osmanlı İmparatorluğu, tarihteki üçüncü ve "Müslüman Roma"dır ve kendine özgü yapısı da, mesela tarikatlar halinde örgütlenen cemiyet hayatı ve etnik-dinî grupların kompartımanlar halinde örgütlendiği 'millet' teşkilatıdır. Denilebilir ki, Osmanlı imparatorluğu bu durumda tarihteki Ortadoğu-Akdeniz imparatorlukları içinde klasik Roma'ya en çok benzeyenidir ve orijinal, son derece renkli bir cemiyettir.
Bu kozmopolit yapı, imparatorluğun idareci zümresi için de geçerlidir. Osmanlı yönetici sınıfı, Roma'daki gibi bir 'patrici' sınıfı değildir. Yöneticiler, imparatorluğun en uzak köşelerinden, Kafkas ve Balkanlardan, çoğunluğu gayrimüslim çocuklar arasından çıkarılır. Bu sınıflar şehirli değil, köylüdür. İmparatorluğun yöneticilerinin Müslüman Anadolu Türkleri arasından çıkması ise 18. yüzyıla ait bir olgudur.
Üçüncü Roma'nın sınırları kendinden evvelki iki Roma'ya az çok benzer. Yeni üniversal imparatorluk kavramını ve ideolojisini besleyecek bir coğrafi ayrılık da söz konusudur. Teb'anın etnik kökeni ve kültürel muhitleri (Kulturkreiss) benzerlik gösterir.
Resmî dil Türkçe
Osmanlı imparatorluğu bir Balkan imparatorluğu olarak doğdu ve gelişti. Yani 16. asra kadar halkının çoğunluğu gayrimüslimdi. Ama bu yapıya rağmen ideolojisi İslam'dı ve İslam için savaşıyordu. Nitekim Balkanlar'ın Arnavutlar ve Boşnaklar gibi iki önemli grubu bu devlet sayesinde 15. yüzyılın ikinci yarısında İslam dinine geçtiler. Mesela İranlı şair Hafız'ı şerhetmek gibi önemli edebî ve fikri bir faaliyeti en yüksek derecede yerine getiren 16. asır yazarı Sudi, Bosnalıdır. Burada İslam'ın Osmanlı yorumu kadar Helenizmin ve Helen Ortodoksluğunun da Osmanlı Roma İmparatorluğu sayesinde bütün Balkanlar ve Ortadoğu halkı arasında üniversal sıkıntılarla yerleştiğini söylemek gerekir. Zira dinî kurumlar teb'anın etrafında toplandığı kuralları da meydana getirir. Osmanlı devlet idaresi herkesin dinî vecibesini yerine getirmesi ve hayatını yaşaması için asayiş kuvveti rolünü üstleniyordu. Eğer Patrik ve Hahambaşı birinin kendi şeriatına aykırı harekete geçtiğini ve suçlu olduğunu bildirirse idare hükmettikleri cezanın uygulanmasını sağlardı. 1660'da Yahudiler arasındaki Sabetay Sevi olayı buna bir örnektir.
Bu imparatorluk idaresinin ve ordusunun dili Türkçe'ydi. Devşirme yeniçerilere rağmen ordu, Türk dilini ve karakterini hassasiyetle muhafaza etti. Ama bürokratlar arasında Helen ve Ermeniler de vardı ve 19. yüzyılda sayıları daha da arttı. Osmanlı donanması, Hıristiyan subay ve neferleri evlerine gidebilsinler diye Noellerde ve Paskalya'da demir atıyordu. Helen unsurun Yahudi karşıtı eğilimine karşı, idare Yahudiler lehine çok tedbirliydi. Slav dillerinde, Rumca ve İbranice veya Yudeo-Espanyol ile dilekçe verilebilirdi. Ama Türk olmayan memurlar da dahil olmak üzere Osmanlı bürokrasisi Türkçeyi her zaman iyi bilir ve yazardı.
Türkler ülkelerini 'Rum ülkesi, iklim-i Rum', 'Romalı' gibi 'Rumi' diye adlandırırlar. Ortodoks kilisesine 'Roma Ortodoks' denirdi. Romalılık 'ökümenik', yani evrensel olmakla aynıydı, zira 'ökümenik' demek 'kâinata hükmeden' demekti. Fatih Sultan Mehmed'in unvanı da bu yüzden "Kayzer-i Rum" şeklindeydi ve hükümdar kiliseye bu unvanı vermiştir.
Üçüncü Roma, Müslüman bir imparatorluktur. Yani Osmanlı, Yeniçağ dünyasının yeni şartlarına Roma olarak intibak etmiş ve 19. yüzyıl sonundaki uluslararası çağda büyük darbeler yemiştir.
Dördüncü bir Roma ise olmayacaktır.
İlber Ortaylı, Osmanlı Barışı, İstanbul: Timaş Yayınları, 2007, s.49.
Osmanlı: Üçüncü Roma İmparatorluğu
Reviewed by Tarih ve Felsefe
on
3.1.14
Rating: