Marcus Aurelius

Eğitimin İşlevi Nedir?

John G. Brown - A Thrilling Moment
Neden eğitim gördüğünüzü, niçin tarih, matematik, coğrafya veya başka bir bilim dalım öğrendiğinizi hiç düşündünüz mü? Okula niye gittiğinizi hiç düşündünüz mü? Neden bilgiyle, malumatla tıka basa dolduğunuzu anlamanız çok önemli değil mi? Eğitim adım verdiğiniz şey nedir sahi? Anne babanız sizi buraya gönderdi, çünkü muhtemelen onlar da bazı sınavlardan geçip çeşitli diplomalar aldılar. Neden burada olduğunuzu kendinize hiç sordunuz mu? Keza neden burada olduğunuzu öğretmenleriniz size hiç sordu mu? Öğretmenleriniz neden burada olduklarını biliyorlar mı? Bütün bu mücadelenin ne adına yapıldığını öğrenmeye çalışmak kayda değer bir çaba değil midir? Ders çalışmak, sınavlardan geçmek, evden uzakta bir yerde korkmadan yaşamak, iyi oyun oynamak ve benzeri şeyleri ne adına yapıyorsunuz? Öğretmenlerinizin sizleri sınavlara hazırlamanın ötesinde bütün bunların iç yüzünü anlamanıza yardım etmeleri gerekmiyor mu?
Genç erkekler iş bulmak, geçimlerini kazanmak zorunda olduklarını bildikleri için sınavlardan geçiyorlar. Peki ya genç kızlar neden sınavlardan geçiyor? Daha iyi koca bulmak için eğitimli olmaları gerektiğinden mi? Gülmeyin, yalnızca bunu düşünün. Evde bir baş belası olduğunuz için mi anne babanız sizi okula gönderiyor? Sınavlardan geçerek hayatin tüm anlamım kavrayacağınızı mı sanıyorsunuz? Bazı insanlar sınavlardan geçme konusunda son derece becerikliler, ama bu onların zeki olduğunu göstermez. Sınavlardan nasıl geçileceğini bilmeyen diğer kişiler çok daha zeki olabilirler; daha gelişmiş el becerilerine sahip olabilir ve olan bitenleri sırf sınavdan geçmek için bilgiyle dolup taşan kişilerden daha derinlemesine kavrayabilirler.
Çoğu genç erkek sırf iş bulmak için okula gidiyor ve yaşamdaki tek amaçları bu. Peki, iş bulduktan sonra ne oluyor? Evlenip çocuk sahibi oluyorlar ve hayatlarının geri kalan bölümünde çarkın içinde dönüp duruyorlar, öyle değil mi? Din adamı, avukat veya polis oluyorlar; karıları ve çocuklarıyla hiç bitmeyen bir mücadele yürütüyorlar; hayatlarının sonuna dek sürekli bir kavga veriyorlar.
Peki ya kızlara ne oluyor? Evleniyorsunuz, zaten amacınız da bu; anne babanızın derdi de sizi evlendirmek. Sonra da çocuk yapıyorsunuz. Eğer biraz paranız varsa sarilerinize ve görüntünüze özen gösteriyorsunuz. Kocanızla kavga edince ve başkalarından birtakım sözler duyunca üzülüyorsunuz. Bütün bunları fark ediyor musunuz? Ailenizde, komşunuzda bunu görebiliyor musunuz? Hayatınızın gidişatının bilincinde misiniz? Eğitimin anlamını, neden eğitimli biri olmak istediğinizi, anne babanızın sizi neden okula gönderdiğini, dünyada eğitimden beklenen işlev konusunda o tumturaklı konuşmaları niçin yaptıklarım öğrenmeniz gerekmiyor mu? Bernard Shaw'un oyunlarını okuyabilirsiniz, Shakespeare, Voltaire veya yeni bir düşünürden alıntılar yapabilirsiniz ama bizzat kendiniz zeki değilseniz, yaratıcı değilseniz, eğitimin ne anlamı olabilir ki?
Öyleyse gerek öğretmenler gerekse öğrenciler açısından nasıl zeki olunacağını öğrenmek önemli değil mi? Eğitim sadece okumayı öğrenmek ve sınavlardan geçmekten ibaret değildir; herhangi zeki biri bunu yapabilir zaten. Eğitim zekâyı geliştirmeyi içerir, öyle değil mi? Zekâdan kastım kurnazlık veya başka birini yenmek için zeki olmaya çalışmak değildir. Zekâ bundan çok farklı bir şeydir. Korkmadığınız zaman zekisinizdir. Peki, ne zaman korkarsınız? Başkalarının sizin hakkınızda ne söylediğini veya anne babanızın ne diyeceğini kafanıza takarsanız korkuya davetiye çıkarırsınız; o zaman eleştirilmekten, cezalandırılmaktan, sınavı geçememekten korkarsınız. Öğretmeniniz sizi azarladığında veya sınıfınızda, okulunuzda ya da çevrenizde popüler biri olmadığınızda korku yavaş yavaş içinize işler.
Korku hiç kuşkusuz zekânın önündeki engellerden biridir, değil mi? Ve elbette öğrencinin korkunun nedenlerinin farkına varıp onları kavramasına yardım etmek eğitimin özünü oluşturuyor. Ancak bu sayede öğrenci çocukluktan itibaren korkudan arınmış bir halde yaşayabilir.
Korktuğunuzun farkında mısınız? İçinizde korku var, öyle değil mi? Yoksa korkudan uzak mısınız? Anne babanızdan, öğretmenlerinizden, başka insanların ne düşündüğünden korkmuyor musunuz? Varsayalım ki ebeveynlerinizin ve toplumun onaylamadığı bir şey yaptınız. Bu durumda korkmaz mısınız? Diyelim ki kendi kastınızdan veya sınıfınızdan olmayan biriyle evlenmek istiyorsunuz. Bu durumda başkalarının ne söyleyeceğinden korkmaz mısınız? Eğer müstakbel kocanız yeterince para kazanmazsa ya da bir mevkiye veya itibara sahip olmazsa bundan utanç duymaz mısınız? Arkadaşlarınızın sizin hakkınızda kötü düşünmesinden korkmaz mısınız? Her şey bir yana, hastalıktan ve ölümden korkmuyor musunuz?
Çoğumuz korkuyoruz. Hemen hayır demeyin. Bu konuyu düşünmemiş olabiliriz ama eğer bu konuda biraz kafa yorarsanız ister çocuk ister yetişkin olsun dünyadaki hemen herkesin içini kemiren bir tür korkuya sahip olduğunu görürsünüz. Eğitimin işlevi her bir bireyin zekâsını ortaya çıkarmak için korkudan sıyrılmasına yardım etmek değil midir? Okuldaki amacımız da zaten budur; bu da demektir ki önce bizzat öğretmenler kendilerini korkudan arındırmaklar. Şayet bizzat öğretmenler komşularının ne söyleyeceğinden veya eşlerinin ne düşüneceğinden korkuyorlarsa, o zaman korkusuzluk hakkında sarf ettikleri onca sözün ne anlamı var ki? Eğer insan korkuyorsa, kelimenin yaratıcı anlamıyla, inisiyatife sahip olamaz. Bu anlamda inisiyatife sahip olmak özgün bir şey yapmak, yönlendirilmeden, zorlanmadan veya kontrol edilmeden kendiliğinden doğal olarak bir şey yapmak demektir. Yapmayı sevdiğiniz bir şeyi yapmanız demektir. Yolun ortasında bir taşın durduğunu ve arabaların onun üzerinden sarsılarak geçtiğim sık sık görmüşsünüzdür. O taşı oradan hiç kaldırdınız mı? Yahut dışarıda dolaşırken yoksul insanlara, köylülere veya çiftçilere rastladığınızda, yapmanız gerekenin size söylenmesini beklemeden içinizden geldiği gibi, kendiliğinden, doğal olarak onlar için bir şey yaptınız mı hiç?
Gördüğünüz gibi, içinizde korku varsa bütün bu duyarlılıklar hayatınızdan çekilir ve siz duyarsızlaşırsınız, çevrenizde olan biteni göremezsiniz. Eğer korku duyuyorsanız geleneğin boyunduruğu altına girersiniz, bir liderin veya gurunun peşinden gidersiniz. Geleneğin esiri olduğunuzda kocanızdan veya karınızdan korkarsınız, bir insan bireyi olarak saygınlığınızı yitirirsiniz.
O halde sizi ne denli gerekli olursa olsun sınavlara hazırlamakla yetinmeyip içinizdeki korkuyu söküp atmak eğitimin görevi değil midir? Aslında eğitimin ve her öğretmenin asıl hayati amacı bu olmalıdır: Ta çocukluktan itibaren korkudan tamamen kurtulmanıza yardım etmek. Böylece dışarıdaki dünyaya adım attığınızda hakiki inisiyatifle dolu zeki bir insan olarak yaşayabilirsiniz. Salt kopyalıyorsanız, geleneğin tesiri altındaysanız, bir siyasi veya dini lideri takip ediyorsanız inisiyatif alamazsınız. Birinin peşinden gitmek kesinlikle zekâyı köreltir. Tam da takip etme faaliyeti korku duygusunu yaratır ve korku bütün o çetrefilli yanları, mücadeleleri, acıları ve yoksulluğuyla birlikte zenginliği ve güzelliğiyle -kuşların ve denizin dalgalarının güzelliğiyle- hayatı kavramayı engeller. Korktuğunuzda bütün bunlara duyarsız kalırsınız.
Size tavsiyem şudur ki, öğretmenlerinizden konuştuğumuz şeyleri size açıklamalarım isteyin. Bunu yapabilir misiniz? Öğretmenlerinizin bunları anlayıp anlamadıklarım kendi başınıza ortaya çıkarın. Bu onların korkak değil de daha zeki olmak konusunda size yardım etmelerine katkı sağlayacaktır. Bu bağlamda çok zeki öğretmenlere ihtiyacımız var; bu noktada mastır veya doktora sınavlarından geçmek anlamında bir zekâdan değil, kelimenin asıl anlamıyla zekâdan söz ediyorum. Eğer önerim ilginizi çektiyse, bütün bu konuları öğretmenlerinizle konuşup tartışmak için gündüz bir saat ayarlayabilirsiniz. Yetişkin biri olacağınız için evlenecek veya çoluk çocuğa karışacaksınız, dolayısıyla hayatın ne demek olduğunu öğrenmek zorundasınız. Hayat sizi bir geçim kaynağı bulabilmek için büyük bir mücadele vermeye ve büyük sıkıntılar çekmeye itse de onun olağanüstü güzelliğini tanımak ve anlamak zorundasınız; işte okul da bunu öğreneceğiniz yerdir. Eğer öğretmenleriniz size sadece matematik, coğrafya, tarih ve diğer bilimleri öğretirse bu elbette yeterli olmaz. Sizin için önemli olan uyanık olmak, sorgulamak, keşfetmektir, bu sayede kendi inisiyatifinizi oluşturabilirsiniz.

Jiddu Krishnamurti, Çev: Orhan Düz, Yeni Bir Yaşam: Öğrenme ve Anlam Arayışı Üzerine, İstanbul:Omega, 2010, ss.29-33.
Eğitimin İşlevi Nedir? Eğitimin İşlevi Nedir? Reviewed by Tarih ve Felsefe on 10.1.17 Rating: 5
Blogger tarafından desteklenmektedir.